ENTELEKTÜEL BİRİKİM KUMBARASI
Okuyun, elinize ne geçerse!
Ne kadar bilinen bir tavsiye olsa da hayatı dolu dolu yaşamak için vazgeçilmez bir unsurdur. Ne okuduğunuzda çok önemli bakmayın benim elinize ne geçerse dediğime. Seçimleriniz bilgi birikiminizi, hayal gücünüzü kısacası yaşamınızı yavaş ya da hızlı bir şekilde değiştirmektedir. Örneğin çok satan aşk kitaplarının size katacağı ile Dünya Klasikleri veya Türk Klasiklerinin katacağı çok farklıdır. Ayrıca sadece edebi eserler değil; siyaset, sanat, eğitim, ekonomi gibi alanlarda da eserler okuyun. Okumanın sadece bundan ibaret olmadığını hatırlatarak şiiri ele alalım. Şiir okuyarak ufkunuzun derinliklerine inebilir, içinizde yatan sevgi kelebeğine dokunabilirsiniz. Ve haliyle romanlarda olduğu gibi şiirlerde de kritik noktalar vardır. Mesela vezin, uyak... Şiir başlı başına dizelerden olmamakla birlikte bir çok kural içerir. Bu nedenden dolayı şiir seçimi biraz zordur. Bu arada dergilerden ve gazetelerden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Dergileri seçerken ne tür olduğuna dikkat edin çünkü; bir moda dergisiyle bilim-teknik dergisini mukayese etmek söz konusu bile olamaz. Buradaki ince çizgiye dikkat etmek gerek. Gazetelere gelecek olursak, gündemden de haberdar olmak çok önemli. Çevrenizde günümüzün gündemi hakkında konuşurlarken susmak kalitenizi düşürür. Gazete seçimi biraz zor oluyor bu konuda tarafsız bir gazete bulmak günümüz dünyasında zor! Buna dikkat etmeyi unutmayın. Makale, deneme gibi tarzları da gözden kaçırmayın.
Belgesel ve film izleyin, dizi değil!
Bazı şeyler zihinle değil de görsel iletişimle daha erken kavranabilir. Belgesel izleyerek hem daha pratik bir yol izlemiş ve beyninizde daha kalıcı bir etki bırakmış olursunuz. Yalnız belgeseller sadece büyük kedilerin küçük avları değildir. İlginiz arabalara olabilir o halde arabalar hakkında belgesel izleyebilirsiniz. Belkide siyaset hoşunuza gider kim bilir. Yahut büyük savaşlar... He oturup ta sabahtan akşama kadar belgesel izleyecek değilsiniz. Birazda duyu aktarımı yapabilirsiniz film izleyerek, dizi değil! İzlediğinizde o anı hissetmelisiniz . Kitaplarda olduğu gibi olayların içinde sizde olacaksınız. Stephen King'in bir sözü var çok hoşuma gider "Fimlerde; giriş, gelişme sonuç, vardır. Dizilerde ise gelişme, gelişme ve gelişme..." Sırf gelişmeler bir şey katmaz insana. İzlediğiniz şey tadımlık olmalı, diziler gibi bitmeyen bir ızdırap değil.
Popüler müzikten uzak durun!
Müzik insanı olgunlaştırmada çok önemli bir faktördür fakat o gerçekten müzik ise. Genelde herkesin dilinde "kulağıma hoş gelen müzikleri dinlerim" var. Müzik yalnız kulağa hitap etmez. Türkçe Rap'in yıldızlarından Mafsal bir şarkısında "Hedef kulak olsa yapmazdım, sesim iyi değil" diyor. Başka bir şarkıda ise "Bizim hitap tarzı kitap gibi beyne yönelir" diyor. Bakın sadece Rap müzik dinleyin demiyorum bu bir örnek. Önemli olan kaliteli bir sunuma sahip olması. Jazz, Klasik, Türkü, Reggae gibi bir çok tür var. Kulağınızın yanı sıra zihninizi de açın. Ayrıca elbette popüler müzikte dinleyeceksiniz fakat günümüzde popüler müzik çığırından çıktığı için tavsiye etmiyorum. Siz oturup ta Hande Yener, Serdar Ortaç, Gülşen ve benzeri kişilerin basit parçalarını dinleyip bir yere varmayı ümit etmeyin.
Gezip gören daha çok bilir!
Okumanın ne kadar önemli olduğunu değindim fakat gezenin daha çok bildiği, bir gerçektir. Bazı durumlar yaşanarak daha iyi öğrenilir. Hani tecrübe de derler bazen buna. Tabii gezmekten kastım sadece boş boş dolanmak olmadığını biliyorsunuz. Müze, sanat galerisi, sinema gibi yerleri de ziyaret edin. Ziyarete gitmeden öncede o yerle ilgili ufak araştırmalar yapın. Biraz bilgi sahibi olun, gerekirse not tutun. Birisi konuşurken "Bu ne diyor yahu?" demek istemiyorsanız. Ayrıca gezerken bulunduğunuz çevreye dikkat edin, her zaman yalnız gezmek isteyeceğinizi sanmıyorum. Buda çok önemli bir etkendir. Çünkü bir şeyleri tartışma ihtiyacı duyabilirsiniz. O halde çevreniz devreye girer. Çevrenizi oluştururken en dikkat etmeniz gereken husus gelişmek isteyen insanlardır. Ayrıca konferanslara katılın. Alanında uzman kişilerin verdiği konferanslara şehrin öbür ucunda dahi olsa gidin. Gitmeden önce konuşmacıları ve konuyu araştırın. Fikir sahibi olun aksi halde yine "Bu ne diyor yahu?" deme ihtimaliniz yüksek olur. Kurslara gitmeyi de ihmal etmeyin. Bu illaki çok pahalı bir tango kursu olmak zorunda değil. Halk Eğitim'in verdiği kurslar da olabilir. Hem aynı amaç için orada olan insanlarla tanışır hem de kendinizi geliştirirsiniz.
Yazıp, çizip, karalayın!
İllaki edebi bir şeyler yazmak veya mükemmel bir portre çıkarmak zorunda değilsiniz. Öğrendiğiniz bir şey ile alakalı notlar tutabilirsiniz yada hayal gücünüzün derinliklerine dalıp çizimler yapabilirsiniz. Belki ilk çalışmalarınız sizi tatmin etmeyecektir fakat göreceksiniz ki zamanla ve diyeceksiniz "Vay be, bu benim çalışmam mı?" İşte o zaman içinizdeki sanat ateşini dışarı vurmuş olacaksınız. Unutmayın ki tek seferde olacak bir şey değildir bu. Yavaş yavaş, zamana yayarak yapmalısınız çalışmaları. Sonunda size kazandıracağı şey; daha kuvvetli hitabet ve daha hızlı düşünebilmek.
İnsanlara yükseklerden bakmayın. "Bildiklerim kumsalda bir kum tanesi kadardır." demeyi unutmayın...
''filmlerde giriş gelişme sonuç vardır,dizilerde ise gelişme gelişme gelişme'' bir sinema sever olarak çok beğendim bu sözü. yazılarını takıp ediyorum,başarılar dilerim...
YanıtlaSil