Header Ads

reklam

YAĞMURUN GÜRÜLTÜSÜ


Günün ilk ışıklarıydı, gecenin sessizliği. Belkide olduğundan daha sakin bir geceydi. Sakindi ama bulutlar daha gri, görünen yıldızlar daha sönük, olabildiği kadar soğuk ve dahası rüzgarın korkunç uğultusu... Ölü bir gece ya da ölüme çağıran bir gece. Sadece eksik bir şey; yağmur. Ölü olan bu gecenin üstünü birisinin örtmesi, toprağın doyması, ölüme cağırması içinse sert bir gürültü gerekliydi. 


Gecenin kasveti eşliğinde sonkez buğulu pencereme baktım. Daşarıdan daha bir hoş görünsede asıl görmek istediğimi bulamamıştım. Ardımdan bakan birisini... Tek görebildiğim o buğuydu. Belkide benim için hazin bir sondu gitmek. Ama geri dönemezdim, gece beni çağırıyordu. Daha fazla bekleyemezdim, yaklaştım. Her adımda ayrı bir tedirginlik. Her bakışta ayrı bir yol. Uçsuz bucaksızdı. Ürtükmüyordu beni  ama ayaklarım  korkaktı. Yardıma ihtiyacı olan bu gecenin şahitliğinden korkuyordu belki. Gözlerimse kaçıyordu sağa sola. Bütün bunları dengede tutmak imkansız gibiydi. Neyse ki çok geçmeden aradığım yeri bulmuştum. 


Dağın eteklerine kadar uzanan bir göl. Kıyısına doğru bir kaç adım ve sonra birkez daha ardıma baktım, yine boş bir hüzün... Elimde değildi, sadece bir umut, sanırım bildiğim her şeyi unutmam gerekirdi. Yapamadım. Bütün duygularımın boşluğunu yalnız süngere dönen gözlerim dolduruyordu. Sıkılmayı bekliyordu. İzin vermiştim, yanağımdan engin bir şelale gibi akmasıma. Göl suyu benim yağmurumla besleniyordu. Gölün doymak bilmeyen tavrına karşı geri çekilmiştim. Toprakta bir yudum su ister gibi çırpınıyordu. Süzülen her damla, toprağa renk veriyordu. Buda yetmezmiş gibi ikinci bir gölün ilk belirtileriydi. Yeterli olduğunu düşünerek, ağır hareketle ayaklandım.


İşte... Asıl buraya gelmemin sebebi. Şahitlik  edecek geceye  son bir bakış. Yaşlı bir çınar ağacı... Gergin bir ip. Derin bir çığlık...

Hiç yorum yok